RÜYALAR

Yayın Tarihi: 24.05.2025 • Yazar: Kl. Psk. Özge Erkonan

Kategoriler:

  • Rüyalar
  • Psikoterapi
RÜYALAR

Tüm insanlar rüya görür; kimi hatırlanır, kimi de bilinçdışının derinliklerinde unutulmaya bırakılır. Çok eski çağlardan bu yana rüyalar insanlığın dikkatini çekmiş, gizemli ve merak uyandıran bir yaşam deneyimi olmuştur. İçsel dinamiklerine, geçmişine, kendi içinde olup bitene daha duyarlı kişilerin ise rüyalarını anlamlandırmaya daha meraklı olduğu bir gerçektir. Bu meraklı insan, elindeki ulaşılabilir bilgi kaynakları ölçüsünde; bazen dini referanslardan, bazen doğadan, mistisizmden ya da bilimden ilham almış fakat ne olursa olsun hep bu anlam arayışını sürdürmüştür.

İnsanın kimliğine, geçmişine, kurduğu ilişkilere, kısacası hayata dair olan anlam arayışı içinde psikoloji bilimi sağlam bir yol arkadaşlığı yaparken; rüyaların yorumlanmasını bilimsel ve işlevsel bir temele oturtur. ‘Rüyalar, bilinçdışına giden kral yoludur’ der Freud. Peki nedir bu bilinçdışı?

Anne karnına düşülen andan itibaren tüm yaşam deneyimlerinin bilinçli olan kısmı dışında kalan, bastırılan tüm duygu ve deneyimler; korkular, arzular, öfke, hayal kırıklıkları… İşte psikoloji bilimi de rüyaların bu sisli, bilinmezliklerle dolu ve kaotik alandan köken aldığını söyler. Her yeni gün tekrar eden koşturmacalar, sorumluluklar ve hayat telaşı içinde geçen günün ardından zihnin bilinçli yanı yorulur ve yerini uykuya bırakır. Tıpkı günün aydınlığı ve gecenin karanlığı gibi; bilinçli halimiz aydınlıkta kalan/görünen yanlarımızı temsil ederken, uyku haliyle birlikte yerini görünmeyen/bilinmeyen yönlerimize bırakır. Uykuda bilinç üzerindeki kontrolün zayıflaması ile kişiliğin karanlıkta kalmış yönleri, görmezden gelinen, baş etmekte zorlanılan çatışmaların saklandığı alan sahneye çıkar. Ve işte tam bu noktada rüyalar, kişiliğin karanlıkta kalmış ve çoğu zaman acı çeken yönlerine bir el feneri gibi ışık tutar. İnsanın orada gördükleri karşısında gözleri kamaşır, kimi zaman hayrete düşer, heyecanlanır, korkar, sevinir; bazen de hüzünlenir. Bu kamaşan gözlere ve belirsizliğin huzursuzluğuna rağmen yine de gözlerini aralayıp anlam arayan cesaretli insanlar mutlaka orada kendilerine dair çok şey bulur.

Herkesin yaşam deneyimi, başından geçenler ve bunlara verdikleri anlam birbirinden farklı olduğu gibi her insanın rüyası da onun yaşam deneyimi içinde anlam bulan metaforlara, simgelere ve işaretlere sahiptir. Bu sebeple belli simgelerin belli anlamlara geldiği rüya tabirlerinden farklı olarak psikanalitik bakış açısında rüyalar herkesin öznel yaşamı içinde anlam bulur ve kişiye özeldir. Kişiyi az da olsa tanımadan yapılabilecek rüya çalışmaları yüzeysel bir alanda kalır. Psikanalitik terapi çerçevesinde, terapi seansları devam ederken hatırlanan ve seans odasına getirilen rüyalar kişinin yaşam deneyimi içinde anlam kazanır ve psikolojik çalışma içinde çok kıymetli bir enstrümandır.

Rüyalar bilinçli halde iken düşünüldüğünde ve hatırlandığında ne kadar karmaşık ya da absürt görünse de içinde birtakım duygusal/düşünsel temalar barındırır. Rüyalarda kişiler, mekanlar, objeler salt oldukları haliyle düşünülebileceği gibi, kişinin hayatındaki önemli figürlerin, yerlerin ya da çatışmaların yer değiştirmiş ve kılık değiştirmiş halleri olarak düşünüldüğünde çoğu zaman gerçek anlamlara ulaşılır.

Psikanalitik çerçevede rüyalar ruhun kendini onarım mekanizmasının bir parçası olarak düşünülür. İnsanın geçmiş deneyimlerinde yaralandığı ve ruhsal olarak iyileşmeye ihtiyaç duyduğu alanlara dikkat çekerek geçmişte çözümlenememiş çatışmaların yeniden işlendiği bir sahne olarak karşımıza çıkar. Bu sahnedeki aktörler, mekanlar ve olan biten her şey ile ilgili, psikanalitik çerçevede bir anlam ve onarım gerçekleşmedikçe; dekorlar, aktörler ve kılıklar değişse de sergilenen oyunlar benzer olacak ve merak uyandırmaya devam edecektir.

Özgürlük Bağlamında Panik Kavramı

Özgürlük Bağlamında Panik Kavramı

Psikanalitik Psikoterapi Nedir?

Psikanalitik Psikoterapi Nedir?